Şair Muallim Naci’ye ait olduğu söylenen özdeyişimiz, geçmişte yapılan bir şeyin hatırlanamamasının insanca ve doğal olduğunu anlatmak için kullanılsa da sıklıkla geçmişte bir bireye veya topluluğa yapılanların o birey veya topluluk tarafından unutulmasını veya bir bireyin veya topluluğun yaptıklarını unutmasını anlatmak için kullanılır. Tabii ki de her olan şeyi de bu ve bu gibi özdeyişlerle de açıklamaya kalkarsak çok büyük bir hata etmiş oluruz. Neden mi?
Bildiğiniz üzere son günlerde gözlerimiz yaşlı, avuçlarımız dualı, kalbimiz mahzun ve yumuşak, insani ve vicdani duygularımız belki de kendisine ait olan “insani rekoru” egale edip, hatta yeni bir rekora imza atmıştır desek yanılmış olmayız. Çünkü yaşadıklarımız gerçekten bütün insani, vicdani ve merhametli yönlerin ortaya çıkartılması için başlı başına yeterli bir sebeptir. Peki ya bu olumsuzluklardan ve gerek psikolojik ve gerekse de bedensel olarak insanlığı eksilere düşüren durumlar geçince ne olacak? Ne olacak hocam rutine devam edeceğiz diyenimiz de olur bunu hayatının dönüm noktası kabul ederek hayatına verdiği çekidüzenle yaşamını idame ettirenler de olur.
Ben 1999 Gölcük depremini yaşayan biriyim. Bulunduğum yer Kahramanmaraş depreminde olduğu gibi binanın son katıydı. Hemen kapının yanında alt ranzada uyuyordum. İçeride 50 yedek subaydık. İstanbul’a ilk gidişim. Üst ranzada uyuyan hemşerim Ramazan yatakta hızlı ve sürekli dönüyor diye onu uyarırken tekbir, besmele ve yakarış sesleri adeta koğuşu ve Levazım Maliye Okulunu inletir hale geldi birden bire. Eminim Elazığ’daki, Malatya’daki, İzmir’deki ve dahi buradaki yani Adana’daki depremde de aynı sesler ve cümleler yankılanmıştır gök kubbede. İsterseniz cümleleri sıralayalım. Biz de söylemişizdir başkaları da:
-“Allâh’ım bize yardım et!”
-“Allâh’ım Sen bizi affeyle!”
-“Allâh’ım tövbeler olsun bir daha kötülük yaparsam!”
-“Allâh’ım bir daha kimseye haksızlık yapmayacağım!”
-Allâh’ım eşime ve çocuklarıma daha çok sahip çıkacağım!”
-“Allâh!ım ana babamı ve kardeşlerimi incitmeyeceğim!”
-“Allâh’ım artık ibadetlerimi yapacağım!”
-“Allâh’ım insanlar arasında fitne fesat yaymaktan vazgeçip artık hep hayır işleri yapacağım!”
-“Allâh’ım!”
Diye başlayan ve uzayıp giden onlarca, yüzlerce ve hatta belki de binlerce yakarışlar, binlerce nedamet itirafları içeren cümleler. Ne bileyim belki duaların ağırlığı olsaydı yıkılan evlerin ve binaların yerine onlar düşseydi tepelerimize halimiz nice olurdu. Korku dolu, pişmanlık dolu, huzursuzluk dolu ve o anda ortaya koyulan ciddi bir kararlılıkla dillendiren şeyler bir de bakıyoruz sıkıntılar atlatılınca sanki dillerden dökülmemiş gibi yaşamaya devam ediyoruz. Ya öyle bir mahluk ki insanoğlu:
-Deprem/afet anında yalvarırken sonrasında umursamaz tavırlar takınır.
-Afet esnasında yardıma koşarken bir taraftan evinin kirasına ve mülkiyetine fahiş artışlar yapar.
-Sıkıntı ve zor zamanlarda dilinden dua düşmezken rahata erdiğinde bırakın alnının secdeye değmesini secdenin ne olduğunu unutacak bir yaşama kapılıyor.
-Kötü günlerde acizliğini dile getirip cümleleri ayyuka çıkarırken rahata erdiğinde dilinden bir “Subhanallâh” lafzı bile çıkmamaktadır.
-Af edersiniz müşkül anda nefsi ayaklar altındayken rahata erdiğinde tavuskuşu gibi kabaran kibirli nefisle yaşamaktan övünür hale bürünüyor.
Bir de bunlarla birlikte zor zamanlarda; yani deprem, sel, toprak kayması gibi durumlar sonrasında bedenen yerin üzerinde olup zarar görmeyen ama diğer yandan “insanlığını” tümüyle enkaz altında ilk saniyede öldüren yağmacılar, siyasi suçlama ve rant devşirmeye kalkan dalkavuklar, eli ayrı gözü ayrı bilmem neresi ayrı oynayan kaypak ve izansız kimseler çıkıyor karşımıza. Ya tamam anladık bir düşüncen bir ideolojin tabii ki de olacak. Nihayetinde insansın daaa! Ama be kardeşim bi dur da bi dur. Şimdi, o zaman değil be birader. Sen siyasetini yine yap, elinde delillerin varsa yine koy ortaya. Tamam programını paketini anlatmak istiyorsan yine anlat daaa! Ama şimdi değil be gardaşım şimdi değil. Birlik olmakta bir halka ol da gözünü sevdiğim!
Diğer yandan da korku yaymaktan zevk alan, acayip hedonist duyguları manyakça yaşayan bir güruh da var. İnanın ortaya attığı yalan dönüp kendisine geldiğinde ona inanan nidüğü belirsiz toplamacılar var. Zaten milletin canı burnunda, zaten millet acılar içinde, bir de sen tuz basmakla ne yapmaya çalışıyorsun be vicdansız mahluk! Avizeye bakakalan, yarım dolu bardaktan gözünü alamayan, nefes alan birinin sesi yükselince irkilen insanlara kötü ve asparagas haber yapınca neren soğuyor ya da nerene bilmem ne yakıyorsun? Yeter da yeter! Biraz insanlık daa!
Yazımızın başlığına gelecek olursak bu noktada: Kardeşim! Bazı kimselerin davranışlarını, doğru olsa bile söylenen özdeyiş, atasözleri veyahut deyimlerle, bunlarla açıklayamazsınız! Adamın ruhu kötü. Adamın insanlığı kaymış. Basireti ve feraseti göçük altında can vermiş. Tarih mezarlığındaki en adi ölülerin ardından giden birer bayrak yarışçısı olarak durmuyorlar. Bu adamların unuttuklarını söyleyemeyiz. Bu tip insanların davranışlarını özdeyişlerle açıklayamayız. Evet doğrudur, Muallim Naci doğru söylemiş; “hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” ama hangi insan. İnsan diyor daaa insan! Herkes değil insan, insan!
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog