Merhaba dostlar. Gece bir ara uykum kaçtı. Kitaplığın önüne gittim ve bana iyi gelecek, o saatte ilaç niyetine bir kitap bakmaya başladım. Gözüme lise ikinci sınıftan itibaren, duyduğum ya da okuduğum güzel ve özlü sözleri yazdığım defterim ilişti. Arada sırada onu elime alır yıllar önce yazdığım bir sözle kendime gelmeye çalışırım.
Defterimden rastgele bir sayfa açtım ve Fransız Montaigne’in şu sözüyle göz göze geldim. “Dünyanın en büyük cezaevi cahil insanın kafasının içidir!” diyordu. Ne de doğru söylemiş değil mi? Şu dünyada bizi en çok yoran, üzen, yargısız infaz yapan, kibirlenen, ukalalık yapan, her söze bir karşılığı her fiile bir anlamlandırması ve her düşünceye bir noksanlık nispeti olan cahiller değiller midir? Gerek atasözlerimiz ve deyimlerimizde, gerek ayet ve hadisi şeriflerde, gerek düşünür ve yazarların kalemlerinden dökülenlerde çok sık ve net işlenen bir konudur cahillik. Hatta öyle diyebiliriz ki cahillerin hapishanesine girmeyenimiz kalmamıştır. Bakın cahillik ve cahiller konusunda neler söylenmiş neler…
El Hucûrat Sûresi, 6. Ayetinin anlamı şöyledir: “Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu etraflıca araştırın. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz.”
Abdullâh bin Amr Radiyallahu Anh şöyle dedi: “Rasûlullâh Sallallahu Aleyhi ve Sellem:Şüphesiz Allah, ilmi insanlardan söküp almaz! Fakat âlimlerin ruhunu kabzederek ilmi kaldırır. Nihayet hiçbir âlim kalmayınca halk, cahil insanları reis edinirler! Onlara birtakım sorular sorulur da (onlar da bilgisizce cevap vererek) hem kendileri sapıklığa düşerler hem de insanları düşürürler!’ buyurdu.” (Buhari 256)
İmam Ali Radıyallâhu Anh şöyle buyurmuştur: “Benim belimi iki adam kırmıştır: Birincisi ilmi ile amel etmeyen âlim, ikincisi amel eden cahil.”
Atalarımız “Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez” sözüyle cahilin ve cahilliğin ne menem bir kötülük olduğunu ifade ederken onlarca ve hatta yüzlerce deyimleri de sakınalım diye bize miras bırakmışlardır.
Doğruyu görmekten ve duymaktan kaçarak kabul etmemekte ısrarcı olan, güzelliklere tüm pencerelerini kapatan, kara dünyasındaki alacalıkları ak-u pâk gören, diliyle ve eliyle bir olup gördüklerini inkâr eden, her hakikate bir kulp takan, önyargılarının içinde boğulurken yaşadığını zanneden insanın durumu ne kadar da acıdır değil mi? Bin bir emekle kazanılmış ve yüzyıllardır bugünlere ulaştırılma mücadelesi verilen değerleri kaba softa ve ham yobaz dünyasında değersizleştiren kimselerin durumları ne kadar da acı değil mi? Kulaklarını tıkayarak içten içe üflenen şeytani ve nefsani kötülükleri şiar kabul edenlerin durumu ne acı değil mi? Bu tip insanları görüp onların kandırmacalarında kaybolmaya aday genç beyinlere ve neslimizin devam umudu, değerlerin aktarıcıları, yarınlarımızın teminatı ve bağımsızlığımızın neferleri olan ülke evlatlarımıza da ne kadar yazık değil mi? Toplumumuzda en geniş hapishanelere sahip olan cahillerin inatlıkları sürdükçe bu ülkeye ne de yazık oluyor değil mi? Okumayan, öğrenmeyen, çalışmayan, üretmeyen ve tek hedefleri her gördüğünü, her duyduğunu yargısız infazlarla ömür boyu mahkûm eden insanların akılları bu topluma ne kadar da büyük bir zarar değil mi?
Cepleri ve doymak bilmeyen benlikleriyle, şeytanla bir olup da sıkı ortaklık yapan nefisleriyle toplumumuza çok büyük acılar çektiren ve ağır bedeller ödettirmeye çalışan zavallıların zararlarından korunabilecek tedbirleri bir an önce almamız gerekmektedir. Özellikle dini ve fenni ilimler noktasında ilerleyip değerlerin önderliğinde ve sahiplenilmesiyle şunlar yapılabilir:
*Ehil olmayana söz hakkı verilmemeli.
*Ehil olmayana makamlar teslim edilmemeli.
*Ehil olmayanlar korunup kollanmamalı.
*Ehil olmayanlara itibar edilmemeli.
*Ehil olmayanlara yaranmışlık ve yalakalık yapılmamalı.
Zaten sizler de bu saydıklarımızın devamında cümleler “Ehil Olmayanlar” diye başladığınızda bu toplumdaki en büyük sorunların ve en büyük hapishanelerin sahiplerinin ve her önüne geleni o hapishanelere mahkûm edenlerin ehil olmayanlar olduklarını göreceksinizdir. Bu bağlamda da anamız babamız, atamız hocamız, eşimiz evladımız, dostumuz arkadaşımız, tanıdığımız tanımadığımız insanların arasında bu hapishanelere tıkılmayan kimsenin de kalmadığını göreceksiniz. Ne diyelim Allâh kurtarsın. Allâh bu zavallılara insaf, merhamet, vicdan, izan, mizan, hüsnüzan, basiret ve feraset nasip etsin. Bizleri de hapishane sahipleri olmaktan korusun.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog